Sen düşünme, birileri düşünüyor...
Düşünmek, insanların çağlar boyu geliştirdiği beyinsel bir aktivite olmuştur. Dokunamassın göremessin, ancak kelimelere, satırlara veya fiiliyata aktarıldığında somutlaşır ve vücud bulur. Kimi asırda yasaklanmış, isyan sayılmış hatta şeytan işi olarak tanımlanmıştır. Oysa ki İnsanoğlu düşünceleri ile nice aşamalar kaydetmesine rağmen yasaklar ve engeller yüzünden sessiz duvarlar arasında gizlenmiş sadece fısıltılar ile dağılmıştır. Tarihte önemli düşünceler hayıkırılmış olsa da karşısında mutlak yobaz bir muhalefet bulmuştur. Hz. Musa'nın halkını kurtarma düşüncesi nehri ikiye ayırma fikri ile hayat bulmuştur, Hz. İbrahim'in taş ve maddeye tapılmaması düşüncesi onları yıkma fikri ile gerçekleşmiştir, Hz. İsa'nın yobazlığı red etme düşüncesi onlara meydan okuma fikri ile hayat bulmuştur ve Hz. Muhammed A.s.'ın Özgürlüğe kavuşma ve bilginin tartışılmaz bir güç olması düşüncesi etrafında huzur ve renkli bir toplum oluşturma fikri ile başlamıştır. Ardından gelecek olan nesillerin yollarını aydınlatan bir ışık olmuştur. Ne yazık ki muhalif ve kısır düşünceler engel olma yolunda hernekadar duvarlar ormüş olsalarda nihayetinde gönüller bir kez aydınlanmış ve fikirler kıyamete kadar direnmeye devam edecektir. İnsanoğlu düşünce yeteneğini elbette her zaman olumlu ve geliştirmeci yönde kullanmamış olsada İlahi adaletin şerden dahi bir hikmet icaad ettiğine şahit olunmuştur. Düşünmek temelde basit bir aktivite olarak görünsede her düşüncenin insana mucizevi fikirler ve ilham kazandırdığını anlamak o kadar da zor olmasa gerek. Zaman zaman Düşünce özgürlüğü adı altında bazı ahmak kesimlerin saygısızlık ve hakaret tavırları gözden kaçmamıştır üzücü bir şekilde kabul dahi görmüştür. Peki, düşünen bir toplum'mu yoksa başkalarının düşünceleri esaretindeki düşüncesizce yaşanan mutlu bir hayat'mı gerçekte benimsememiz gereken sorumluluk? Neden düşünmeliyiz. Her şey düşünülmüş bizede tatbik etmek mi düşüyor? Var olan düşüncelere neden bizde katkı sağlamayalım? Ama doğruya Yönetimler düşünen bireyleri sevmez, çünkü yönetilen kitleler var olan düşünceleri benimsemeliler aksi halde yönetimlerin korktukları o aykırı düşünceler onların farklılıklarını yok eder, otoriter yapılarını bozar ve onların gizledikleri benliklerini ve şöhret bağımlılıklarını ifşa eder. Oysa ki düşüncelerimizi kurgu ile harmanlayıp fikirlere dönüştürmek en temel hakkımız ve ihtiyamız olmasına rağmen bazılarımız düz ve perspektifsiz bir bakış açısına sahip olmakta direnmelerinin elbette sebepleri vardır. Düşüncelerimizi harmanlayarak fikirlere dönüştürüp hayata geçirdiğimizde korkunun ve kaygının esaretinden özgür bir ruha dönüşeceğimize şartsız ve şüphesiz bir teslimiyet ile inanmak işte gerçek fikir budur diye düşünüyor ve haykırıyorum. Ama unutmamak lazım ki düşüncede fikirde bilgi ışığı ile bizi gerçek aydınlığa götürecektir. Yobaz, bencil ve imansız gönüller ancak kendilerini doğru yoldayım hayali ile avutacak ve zan dan öteye gidemeyeceklerdir. Düşüncenin fikre dönüşmesi ve fikrin vücud bulması ancak ilahi bilginin ışığında bir güç olacaktır. Aksi takdirde bir eşşeğin bir batağa saplandığında debelendikçe aşağı batması kadar gerçek bir sonuç ile neticelenmesi aşikar olacaktır.
Bir düşün...

Güzel bir yazı olmuş keyifle okudum. Fikrine sağlık
YanıtlaSilBen koray bu arada google hesabı kıvılcımınmış 😄
YanıtlaSilTeşekkür ederim Hocam. Saygılarımla
YanıtlaSilAykırı düşünceler, sıra dışı insanlar sayesinde felsefe,bilim gelişmiş yeni dünyalar açılmıştır önümüzde...farklı düşünenlere otoritenin baskısı ile kendi düşüncesini topluma dayatma arasında Özgür düşünce er ya da geç her zaman kazanmıştır...
YanıtlaSil