Özgürlüğümün Esareti

Özgürüm derdim hep, fikirlerim, düşüncelerim ve yazılarımda. Her geçen yaşımda özgürlüğümün elimden nasıl alındığını görmek, hissetmek ve idrak etmek bambaşka bir duygu olduğunu kavramaya başladım. Bu Esaretin ruhumdaki ihtiyacın olduğunu keşfetmek aklımı kullanarak esir olmak her kesin yaşayabileceği bir husus mudur bilemem ama ben özgürlüğümün gidişine sevinmeye başladığımda anladım. Bir zamanlar çok keskin bir görüşe sahip iken gitgide bulanıklaşan bakış açısı, bir zamanlar cesurca hareketlerin dikkatli hareket etme eylemine geçişi, umursamazca hallerin bir zaman sonra kurgulamaya veya hassas davranışlara akması gibi bir çok etkenin aslında kısıtlamaların temelini gösteren haller olduğunu, herkesin kabul etmekle yükümlü olsada idrak edememek ayrı bir tarz olabileceğini de red edemem. Düşünsenize Özgürüz deriz hakimiz deriz ama nevarki bir vakit yorgunluktan sonra gözlerimize dahi hükmedemeyiz, yediğimiz içtiğimiz tükettiğimiz her çeşidin bizden ayrılmasını dahi kontrol edemeyiz... Birde basit ve avam dilince tabir edilen özgürlük kavramı vardır, başka kontrol mekanizmalarının özgürlük yalanı ile onları nasıl kullandığının somut pratiği. Al eline bir kağıt binlerce kez ben özgürüm kelimesi ile kalem uçlarını aşındır ama sadece satırda kalsın... Peki anlamakata zorlandığımız asıl Özgürlük madden mi mümkindir manen mi? İşte bu noktada ideolijik kavramlar olsun dinsel öğretiler olsun sizleri her biri farklı alana çeker ve sizi esir eder. Özgürlük deyince ne anlamalıyız, şu kısacık hayat kuşağında renkler içinde binlerce barışçıl mahlukat var iken etrafımızda? Özgürlük insanın kendisi ile barışık olması inandığına ne için inandığını ve şu kısa vaadeli misafirhanede neden misafir olduğunu idrak etmek olsa gerek değilmi? Tabiki bir misafir yıllarca misafir kalamaz bir konakta, bir yerleşkede veyahut bir mekanda! Mutlak geri dönmesi gereken kendi yurdu olmalıdır. Bütün bu olaylar ve hadiselere zinde bir mantık ile tüm çerçeveyi görmeye çalıştığımızda anlarız ki biz aslında hep esirdik özgür olduğumuzu zannederken. Çocukluğumuz tam bir özgürlük idi. Ne zaman doğruyu ve yanlışı ayırt etmeye başladık işte o noktadan sonra yanlışların veya doğruların esiri oluverdik istemdışı veya bilerek. Bir davaya bilerek baş koymak ile mecburi dayatmalar ile gönülsüzce müdahil olmak çok farklı bir haldir elbette.

Milyonlarca virüsü bir araya getirip 1 gram değerinde olsa bütün Dünyayı nasıl kasıp kavudruğunu anlamadıkmı yoksa? Hani makam hani şöhret nerede tüm varlık ve zenginlik derken, düşündük ki hiç birisi bir gram etmedi... Oysa ki Esir olmak mı yalancıktan özgürüm demek mi insanı daha zinde tutar ve huzura sevk eder. Esaretimin tadını çıkarırken özgürlük istiyorum nidalarına gülmemek mümkün değil elbette. Hangi Özgürlükten bahsettiğini dahi bilmeden yaşarken esirliği bir lütuf  kabul etmek her nekadar çekici gelmesede gerçekleri kabul etmenin elbette bir yaşı geleceğine inanıyrum. Gelmesse işte o zaman özgürlüğün tadını çıkarın derim. Ben diğerini tercih ederim ve en azından bilirim ki benim esaretim beleş değil.

Saygılarımla 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar