Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Neme lazım demeyin...

Resim
Neme lazım demeyin... Projeler, insan beyninde fikir olarak tasarlanır sonra fiiliyata dökülmek istenir. Bu süreçte projesi kıt insanlar vizyonları kopyala yapıştır mantığı ile çalışığı için yeniliklere muhalefet eder ve derler, neme lazım... Ama gelin görün ki neme lazım denilen öyle sonu büyük Projelere dönüşmüş hadiseler var ki başlangıç hobi, deneme veya basit bir hareket diyelim ile başlar.   1960 larda kız arkadaşından ayrılan bir gencin  İspanya Costa Brava tatilinde sahilde dolaşırken taş sektirmek için attığı o taş onu tam 30 yıl üstünde çalışmasına sebeb olmuş ve son olarak taşı 38 kez sektirmeyi başarmış.  1968 yılında başlayan taş sektirme analizleri ilginç bilgileri berberinde getiriyor. Bir taş deyip geçmeyin, bu gün o taş sektirme formülü hali hzırda doktora tezlerinde kullanılıyor. Bugün taş sektirme rekortmeni olan Kurt Steiner taşı su üstünde tam olarak 88 kez sektirmeyi başarmış.Yani Önemsiz gibi görünen küçük gelişmeler bazen çok önemli ol...

Sudan Karaya, Zekadan Cehalete...

Resim
Sudan Karaya, Zekadan Cehalete... Tek hücreli varlıklardan Hayvanata ama değişmez bir gerçek insandan İnsana. EVRİM kelimesi çok kişiye tanıdık gelecektir. Maymun İnsan ilişkisi aranır hep kökenlerde. Zavallı Darwin yayımcısı olan malum Editör’ün ne haltlar karıştırdığını bilseydi kitabı tümden yok ederdi zannedersem. Malesef bir kaç zaman sonra nelere mal olacağını altından ne fikirler türeyeceğini o bile hayal edemezdi elbette.. Evrim, evrilme veya evirmek. Bakın Evrim aslında realist (Gerçekçi) bir zihin ile bakılırsa (gözler görmeyebilir) şunu farkedeceksiniz. Güne her merhaba dediğinizde bir evrim teorisi Tarlada,  Fırında veya Bakkalda gerçekleştiğini göreceksiniz.  Tarlada ekinci elindeki buğday tohumlarını evire çevire tarlaya serpiştirir, Hasatçı Hasat zamanı Buğday demetlerini sapından çöpünden ayrımak için evirir çevirir. Değirmenci buğdayı evire çevire un haline getirir. Fırıncı su ile unu evire çevire hamur haline getirir. Kürkeçi fırındaki ekmekleri...

Yasal ama Kul Hakkı

Resim
Yasal ama Kul Hakkı Bir deyim vardır hani atasözü denilir de hani hiçte aklımın kabul görmediği türden. Minareyi çalan kılıfını uydurur. İyi de artık minareyi çalanlar kılıfa gerek duymuyor sanırım. Adeta ben hırsızım ses çıkarma suçlu sen olursun mantığı ile bir YASAL ama KUL HAKKI türedi. Herkes bir ketum, sanki görmedim duymadım bilmiyorum havasında üç maymunu oynuyor.  Eviniz rızanız dışında zorla istimlak edilirse bu YASAL olabilir ama KUL HAKKI dır, tüketiğiniz elektrik veya su bedelinin haricinde iki misli bedel eklenirse faturaya bu işlem YASAL borç olabilir ama KUL HAKKI dır, dağlardaki su kaynaklarını şehre şebeke- lerden akıtılıp doğal Habitata zarar verilirse bu YASAL olabilir ama KUL HAKKI dır.. Günümüzde hırsızlığın pek fevkalade çeşitli türevleri peydah oldu. Hırsız kim Suçlu kim oyunu oynamaya hazırmısınız? Artık çalan da soyulanda kim bilmem ama birileri fena kazık atıyor tabir rica ise. Aklıma gelmişken şu çarpıcı hikayeye bir göz atalım arzu ederseniz. Bi...
Resim
Ayna Ayna söyle bana..... Kibir, insanın kendine yabancılaşmasının belkide teknik tabiri. Yapay tercihlerimizin doğal sonucu.Aşılması gereken yüksek bir duvar. Aşmak zor olsada içimizi vazgeçemeyiz vazgeçmemeliyiz, zeytinyağı olmak suyun üstünde kalmak içgüdüsel değil suni dürtülerimizin eseridir. Oysa ki tüm semavi dinler de ilk bilinmesi gereken aşama kendimizi tanımak ve benlikten kurtulmak dır. Peki en sevdiğimiz bir eşyamızı sevdiğimiz diğer bir kişiye hediye edebiliyormuyuz?  Yada düşünün önünüzde çok sevdiğiniz bir tatlı çeşidinin dörtte üçünü hiç tanımadığınız bir kişiye ikram edebilirmisiniz? Ne der inandığımız Öğretiler selamlaşın tebessüm edin kim olduğuna ne olduğuna bakmayın.  Lakin Kibir, çok bilmişlik ve hadsizlik insan dan bir sel gibi alıp götürür tümünü ve ardında yıkık ve göçük bir kişilik bırakır.  Ben yerine biz demenin hoş tarafı vardır ve içimizdeki düzensiliği düzene geçirir. “Çamur duk hamdık pişelim ey beşeri insan” ... diye boşuna dememi...
Resim
Dinime küfreden Müslüman olsa... Tıklım tıklım dır Kandil geceleri Camii'ler de, ne güzel. Çeşit çeşit insan çeşitli sebeplerden dolayı doldurur kutsal mekanları. Biri içinden dilek diler, diğeri şifa umud eder bir başkası derdini döker, bilemeyiz. Neticede Gönüllerdeki niyetleri ne tahmin edebiliriz nede bilebiliriz. Bildiğimiz tek bir şey, o kalabalıkların bir niyet üzere gittiğidir. Niyetsiz bir adım dahi atılmaz ya. Ama ne var ki aklıma takılan bir soru gelir böyle günlerde. Daha öncede belirtmiştim bir başka yazımda. İlla özel bir gün mü olması lazım. sair günlerde de kutlayamaz mıyız?  Kutlarız hemde her an ve her nefeste aslında, sadece aklımıza mı gelmiyor yoksa Şeytan mı çok kurnaz? Keşke o kutsal mabedleri dolduran o tüm güzel insanlar normal günlük hayatta da o halis niyetleri ile hareket etseler. Şimdi bazılarının “sen nereden bileceksin” deyişlerini işitiyorum sanki. Durun hele bir açalım konuyu, hemen öfkelenmeyin. Mesela yere çöp atmasak (temizlik imandan gel...
Resim
İşte Taht işte Tavandaki Kılıç... Taht ve Kılıç, ne kadar ironi. Belki okumuşsunuzdur “Demoklesin Kılıcı” hikayesini. İster Efsane, isterse Rivayet olsun mesaj anlamlı ve olumlu. Herkes Hayatında üstünde bir kılıç ile yaşadığını ve her nerede olursa olsun onu hissetmesi, görmesi gerektiğini bilmeli yada geç olmadan öğrenmeli. Gelin ünlü Romalı hatip Çiçero tarafından MÖ.260 yıllarında yazılan “Tusculanae Disputationes” yani “Turculum Tartışmaları” yazıtlarında yer alan kaynağa bir göz atalım; “Siraküza Kralı Dionysos, kral olmanın çok rahat ve güzel olduğunu savunan Demokles'e ders vermek için onu yemeğe davet eder.Demokles’e: “ Bu mutluluğu, seninde tatmanı istiyorum” der ve krallık tacı ve tahtını, büyük bir şölen düzenleyerek, Damokles’e devreder. Demokles Tahtın üstünde ince bir ipe bağlı büyük ve keskin bir kılıç görür.“ tabi bu efsanenin dahası da var fakat fazla uzatmadan mesaj efsanenin neresinde sorusuna yanıt bulalım. Demokles bakar bu iş düşündüğü gibi değil ve korka...
Resim
Tarafmıyız, tarafsızmı yoksa ne taraf ? Polarite, zıt kutupluluk veya zıtlık. Evren’de herşeyin bir zıttı mevcuttur.  Peki zıt olmak kötümüdür yoksa iyimidir. Tamamen göreceli bir kavram olmakla birlikte her hayırda bir şer vardır , her şerde de bir hayır vardır gibisinden algılayabiliriz. Örnekleme yapmamız gerekirse ; Gün-Gece, Sıcak-Soğuk, Ağır-Hafif gibi. Peki günlük sosyal hayatımız ile ne alakası var acaba, nasıl bir bağlantı kurulabilir? Hergün aslında zıt kutup ve polarize olabiliyoruz. Hemen yanımızda ki en sevdiğimiz arkadaşımızla çok zıt görüşlerde olabiliriz, kendisi başka bir taraf ben ise başka bir tarafım.  Peki taraflılık hayatımıza ne getiriyor hayatımızdan ne götürüyor?  Yaşadığımız yerkürede bir takımın taraftarı rakib takımın tarafını canice katledebiliyorsa, bir ideolojik görüş nedeniyle birilerinın hayatına son veriliyorsa sizce bir tarafa taraf olmak ne kadar mantıklı? Polariteden yani taraflılıkdan kendimizi ne kadar soyutlayabilirse...
Resim
Ah Cehalet ahh sen yokmusun... Bir röportaj ve sorulan sorulara verilen cevaplar... Aman Allah’ım dedirten cinsten... Röportör’ün sorusu “Mecliste Yerçekim Kanununun Kanunlardan çıkarsı oylanacak. Sizce çıkmalımı?” Yaşları 18 ila 45 arası olan çeşitli İnsanlara sorular soruldu. Genç bir arkadaş grubu takılıyor kameraya ve sorular soruluyor. Gençler kaldırılsın diyor. Devlet Babanın bir bildiği vardır elbet cevabı ile sonlanıyor reportaj. Sonrasında bir bayana soruluyor ve yakın bir cevap ile karşılık buluyor. Ey ahali gel görki ne günlere kaldık. Yerçekim Kanunu Kanun Maddelerinden  çıkartılsın mış mış mış. Yandık ki ne yandık...  Aslında bu reportaja şahit olan şahsım şunu sordum kendime. Bu cevabı verenler cahil olabilir, kabul ediyorum fakat bu cevaba sahip olan etten kemikten canlılar bu Vatana ne verebilir? Bunlar Karadeliği, Centaurus Sarmalını veya Hubble den haberi olmayabilir lakin şunu hiç mi yaşamadılar. Hafifçe havaya doğru zıplasalar yine yere düşerler ve ...
Resim
ANNE ler günü kutlu olsun yada BABA lar günümü yoksa ? Günlerden hangi gün olduğu ne günü olduğu önemlimi sizce? Yada illa o ay o günmü olmalı bizi dünyaya getiren Anamızı bizi öğretileri ile hayata hazırlayan Babamızı hatırlamak için? Saçma değilmi. Düşünsenize Nefesi aklımıza geldiğindemi içimize çekiyoruz. İşte Anne ve Baba Nefes gibidr. Her zaman hatırlanmalı ve sevilmeli. Ne yazıkki varlığında iken değeri herne kadar bilindiği söylensede asıl özlemler onları yitirdikden sonra farkediliyor. Bu durumda bilinmeli ki o özel günler onların değerlerini göstermek için değil aksine onları sadece o günlerde hatırlamak ve birilerinin cebini doldurmak için düzenlenmiş gerçek bir algı yönetimi planıdır. Bilimsel olarak kanıtı ise çok basit. Akıllı veya eski model telefon kullanan herkes bilir ki eskisi gibi beynimizi kullanmıyoruz, ve herşey önümüze sunuluyor ve tembelleşiyoruz her geçen gün.  Büyüklerimizi hatırlama konusundada maddi veya manevi hep bir sebepden dolayı ihmal ed...
Resim
Dağ Doğa biz deliyiz... Sırtımızda 25 kg çantamızla şehir içinde varacağımız yere yola çıkarken biz öcümüyüz sorusu gelir aklıma hep. Bütün gözler üzerimizde olurda ondan. AVM lerde gezip dolaşmak, kalabalık ve gürültü içinde nefessiz kalmak mı normal olan acaba.  Geziyoruz  Doğayı seviyoruz ve elimizden geldiğince korumaya çalışıyoruz.  Doğa ile her buluştuğumuz her hafta sonu aslında biraz da hüzünleniyoruz. Etrafa saçılmış plastik ve cam atıkları görünce burkuluyor yüreğimiz. Geleceğe yani bizden hemen bir sonraki nesile bırakacağımız doğa  böyle olmamalı diyorum içimden her seferinde ve o insanları kınamak isterken düşünüyorum, onların görevi kirletmek bizim ise doğayı korumak adına temizlemek mi acaba ?  Cinayet sadece bir insanın diğerinin yaşamına son vermesi ne mi denir? Peki Doğayı katledenlerin faaliyetleri cinayet değilmi? Tam bir vurdumduymazlık sendromu, cehalet mi desem bilemedim.  Her ne ise, koruyamıyoruz malesef değerlerimizi, ama her g...
Resim
Tüketim Çılgınlığı mı? “Ayranımız yok içmeye, Tahtırevanla gideriz umumihaneye.” Günümüzde öyle alışveriş ve tüketim çılgınlığı mevcut ki, anlamsız gelir bana şahsen. Örneğin bir telefon alıyoruz markası herneyse ama çözünürlük yüksek, hafızası geniş veyahut türlü türlü özelliklerde olacak. Aldıktan sonra ne tuhaftır ki aldığımız telefonun %90 özelliğini kullanmayız. Nasılmı? Şöyle ki, kullandığımız (istisnalar hariç) özelliklerden bir kaçını hatırlarız. Fotoğraf çekeriz, sosyal ortamda  geziniriz, fotoğraf veya konum paylaşımı yaparız. Oysaki ne NFC sini kullanırız, ne uzak erişim özelliklerini, ne ajanda hatırlatma ayrıcalığını nede diğerlerini. Sorduğumda herkes whatsAPP Facebook yükledim, daha ne olsun der. Demekki biz ne kullanmayı biliyoruz nede yönetmeyi. Bir telefonun bizi bankalara nasıl esir ettiğini zaten düşünmüyoruz. Veyahut Operatörlere bizi mahkum ettiğini... Üzülüyorum ama sorsan Maaşı yetmez, istediği refahta yaşayamıyor... Bazen diyesim geliyorda susuyoru...

S=k log (W) Entropi

Resim
S=k log(W) Entropi (Ludiwg Boltzman) Her varlığın canlı cansız nasılki bir başlangıcı (doğuşu) var ise, aynı şekilde bir sonu (ölümü)de mutlak mevcuttur. Kainattan tutun zerre mikro organizmalara kadar her şey bir zaman sonra aktif halden pasif hale geçer. Doğanın yok oluşu ne kadar insanın eser ise bir başka perspektifden bakılacak olursa aslında olması gereken belki biraz daha hızlandırılmış gibi olacaktır. Hernekadar bunu tasvip etmesek de bu mantık ümit sizliğe değil aksine bir idrak davettir insanoğlunu.  O yüzden hayatta doğan bir varlığa nasıl seviniyorsak ölene neden üzülürüz ki? Duygusal bir tarafımız olduğundan elbette. Bütün hissiyatı bir kenara bırakacak olsak bütün yok oluşlar aslında var oluş kadar normal bir süreçtir. “Termodinamik kanunların ilki derki  Enerji varken yok edilemez, yok iken var edilemez. Sadece şekil değiştirir.” Demek herşey için geçerli bir formüldür. Hiç bir şey yok olmaz sadece şekil değiştirir. Bu değişim gerçekleşmeden ...
Resim
Ekmek Kuran çarpsın...?; İnsanoğlu var olduğundan bu yana hem iyiler hemde kötüler sahnede yer almıştır. Bu Pies bitmez bir hikayenin anlatıldığı dünya sahnesindeyiz. Hoşgeldiniz. Hem iyiler hemde kötüler aktör, figüran ve hizmetli. Anlaşılan bu savaş hiç bitmeyecek, barış çok uzak ve her geçen gün akıllanırız dediğimiz noktada ne yazıkki aptallışıyor yada aptallaştırılıyoruz. Düşünsenize, tüm Kainatın sahihibi evrenin tasarımcısı bize bir yığın mesaj iletiyor ve diyor ki: “Ey kullarım, en büyük sermayeniz akıldır, aklınızı kullanın iyilik peşinde ilerleyin.” Ama görünen tam aksine, mesajı anlayamamışız. Birbirimize tuzaklar üstüne tuzaklar kurmak, sahtekarlığın türlüsü ve yalan adeta alışkanlık olmuş sözlerimizde. Bir de üstüne cila mahiyetinde vallahi Ekmek Kuran çarpsın. Yok arkadaşım inan ne Kuran nede Ekmek seni çarpmaz. Aksine Kuran çarpıklıkları gidermek için mesaj mahiyetinde uyarı klavuzudur.  Ama kime diyorum ki? Ya sahtekarlığa devam yada gelin hep beraber İnsanl...
Resim
Yolcu olduğumuzu unutuyoruz bazen sanırım... Yolcuyuz ve her gün biraz daha ilerliyoruz. Ama düne bakmamız değiştiremeyeceğimiz anılardan ibaret. Peki ya yarın için ne söylemek lazım? Evet her gün bir fırsattır bu dünyaya eser bırakmak için. Nasıl anılmak istersek ona göre bir eser bırakmalıyız. Ve yolcunun ancak ardından kalanlar onu hatırlarda canlı tutar. Değiştirmeliyiz ilk başta kendimizden başlamalıyız. Yarın hangi kitabı okumalıyım, kime ne iyilik yapmalayım veya ticaretimizde daha fazla nasıl memnuniyet kazanabilirim. Kendimize, etrafımıza, doğaya ve yaşayan varlıklara karşı sorumlu olmalıyız onları sevmeliyiz hoşgörmeliyiz. Bir Bilgenin dediği gibi “Seçtiğin yol sana ancak ışığı veya karanlığı getirecektir.” Öyle ise kendimiz sonra çevremiz ve daha kutsal olan vatanımız için devrim niteliğinde fikirler ile sımsıkı sarılmalıyız. Aksi halde yolculuğumuzun nasıl bir  gayesi olabilir ki. Ahlak, Sevgi ve İnanç. Bunlar bizde zaten var, onları sadece açığa vuralım...
Resim
Kapitalist değilim ama yan cebime koy... Sorsanız herkes düşmandır Kapitalizm denen sisteme. Ama kimse tam olarak bilmez nasıl işler neye yarar. Yenilirmi içilirmi?  Katpitalizm bir nevi üretim araçlarının başlıca belli Aktörlerin kar hanelerine katlamalı kazanç sağlamasına yönelik yatırımlardır. Ama nedense bu sisteme düşman olanlar nefretlerini yine o Aktörlerin ürettiği mobil cihazlardan paylaşım yapar ve yine onların markalarını kıyafetlerinde kocaman reklam ederler. Ama onlar düşmandırlar aslında. Bir atasözü var aklıma geldide. diyem hadi “Dinime küfreden müslüman olsa. ” Bu Aktörlerin sisteminden kurtulmak sa amaç düzenli bir şekilde adım adım vazgeçme ve feragat etmek lazım gelir. Peki hangimiz sevdiğimiz onca şeyden kolay kolay vazgeçeriz. O zaman ahkam kesme kardeşim, yap görelim derim.  Tüketim çılgınlığı bu denli hızla büyürken ne denli vazgeçebiliriz o ayrı bir muamma.  İnanç ve Fikir en büyük Devrim dir. Devrimler inançla başlar. İnanalım ve uygulay...
Resim
Aslan yattığı yerden belli olur demişler. Bu deyimi mutlaka hepimiz bir kere de olsa duymuşuzdur. Nitekim söylenen ile olunan arasında fark varki, malum sokaklarımız çöpten geçilmiyor. Üstüne yabancı göçlerde eklenince durum daha da vahim bir hal aldı malesef. Ama aklıma takılan bir husus var ki, hiç çıkmıyor. Temizlik İmandan gelir... Peki biri bana şu İmanlı kişileri göstersinde elini öpeyim dercesine arar oldum mahallemde, şehrimde ve Vatanımda. Evinde Temizlik müptelası İnsanlar dışarıda adeta Marsda yaşıyormuş gibi elindekileri yere atma zafiyeti içerisindeler. Yedisinden yetmişine her  bir birey sorumsuzca tükürüyor, öp atıyor ve daha neler neler. Biz ne idik ve ne olduk? Bu soru herkesçe bi düşünülmeli ve en kısa sürede Yerel Yönetimler bu konuda eğitim vermeli. Bu bir Devrim niteliği taşımalı. Ama derlerki ondan bundan temizliğe sıra gelmedi. İyi ya ozaman ortalığı affedersiniz bok götürsün her yer Hepatit C bahçesi ne güzel. Yeni Nesile hediyemiz bu olmamalı. Doğamız ...
Resim
Nefis bir Ejderha dır... Yargısız İnfaz dedikleri adil olmayan bir ön yargı tavrı vardır bizlerde. Doğru olsa dahi Gıybet olmasını engellemez, Yalan ise daha kötüdür İftaradır çünki ve çok vahim bir cinayettir. Herkes bir hak peşindedir elbette ama hakmı batıl mı bilinmez. Yoğurdum ekşi diyen olmadığı gibi. Ailemize, dostlarımıza veya çevremize nasıl bakıyoruz? Kısa bir hikaye ile sonlandırayım bu mevzuyu.. Çoban sürüsünü dağa çıkarır ve güder. Bir gün kurt gelir ve bir koyununu kapar. Sürüyü koruyan Çoban köpeği ise ortalıkta yoktur. Bu durumdan şikayetçi Çoban Kurdamı kızmalı, köpeğemi yoksa kendinemi? Bu sorunun cevabı herkesçe farklılık gösterebilir. O yüzden cevabı herkesçe farklı olacaktır. Ama verilen Cevapların hepsinin bir haklı tarafı da olacaktır. Öyle ise suçlu kim, haklı kim?  Çok basit herkes suçlayacak birini bulacaktır. Kimse kurban olan Koyunu düşünmez bu telaşda..  Kendimize bir iyilik yapalım ve suçlamaları  bırakıp ilk evvel kendimize sonra...
Resim
Örtünmek mi örtmekmi? Din özgürlüğü bambaşka bir kavramdır elbette, fakat bazı olmassa olmazlar da işin vazgeçilmez kuralıdır.  Her İnsan mutlak bir inanca sahiptir. Ama Ateşe tapar ama Puta ama İneğe yada 3 Semavi dinin İnsanoğluna teyyid ettiği Tek Yaratıcıya. Ne gariptir ki, Semavi dinlerin sonuncusu olan İslam Dini İnsanoğluna Yaradanın hükümlerini apaçık beyan etmiş ve bu hükümlerin ebed olduğunu adeta perçinlemiştir. Zaten ebed olmadığına inanan bir İnsan Yaradanına ters düşüyor demektir. Hükümlerinde defalarca İnsanoğlunu ateş ( Nar ) ile uyardığını hepimizi az çok okumuşuzdur. Geçen zamanlarda garib bulduğum olayı kısaca dile getirmek istiyorum. Meteoroloji Ülkemizin bir kısmını dolu yağacak uyarısında bulununca herkes Araçlarını battaniye muşamba vesaire ile korumaya aldı. Sonra düşündüm ki ne garip bir hal. İnsan değer verdiğini özenle koruyor. Ne güzel bir hareket. Peki İnsanoğlu kendine neden bu derece önem vermiyor acaba? Neden mi. Yaradan güzelliklerinizi zihnet...
Resim
Ön Yargı Namus Bekçilerinden sonra birde Din Bekçileri türemeye başladı. Nasıl mı? Denk geldi hadi anlatayım size de biraz düşünün. İsmi önemli olmayan bir arkadaşa denk geldim geçende. Koyu ve hararetli sohbetin dibi derler ya hani ona denk geldim. İşte İslam Ordusu kurulacakmış da, Savaşa hazırmış da , anlatıyorda anlatıyor. Sonra bir ara söz aldım ve bir sual edeyim dedim.  Aman ALLAHım nereden sordum, sormaz olaydım, beni borçlu çıkardı Özetle konu şu yani. Hiç kimse kendisinde olmayan bir icraatın veya meziyetin vesaire bekçiliğini yapmasın. Hem ALLAH a sözünde durmaz sonrada O nun davasını sahiplenir. Hem Terazi de hile yapar ama İslam Ordusuna neredeyse Kumandan olur. Yahu arkadaşlar gelin ilk başta kendimizi bir disipline (terbiye) edelim şöyleki, geçelim Ayna’nın karşısına kendimize şunu soralım. Bugün onca vaktim var iken bana bu bütün donanımı konforu ve kabiliyeti tasarlayan ve lütuf eden Sahibe karşı ne kadar sözün eri olabildik.? Sonrasında tamam, asalım kesel...
Resim
Eğitim ve Vatan Sevgisi Vatan dediğimizde aklımıza Bayrak gelir Toprak gelir. Ama kimse bir milletin gelişmişliğini Bayrakta veya Toprak da aramaz. Bir Milletin gelişmişliği eğitiminden tutun kaldırımları sınırlayan kaldırım taşlarının yüksekliğine kadar varır.  Birde Atasözlerimiz vardır ya hep gururla dile getirdiğimiz. Misalinden “ Aslan yattığı yerden belli olurmuş” Veya Dini Pencereden bakarsak temizlik İmandan gelir. Bizde herhalde başka bir yerden geliyor ki çevremiz adeta çöplük içinde sokaklarımız kokudan geçilmez hale gelmiş. Doğadan bahsetmiyorum bile.  Çok vahim. Ama Vatan kurtarmaya gelince herkes Kahraman ve Güçlü. Gelin Vatnımızı ilk başta eğitim ile kurtaralım ve geleceğe medeniyetin eğitimden, temizlikden ve ahlakdan geçtiğini gösterelim. Sahib ile sadece dört duvar arasında iletişime geçmeyelim. O çünki heryerde ve bize verdiği görev de heryerde icraa edilebilir.Yüreğimizi dilimizi ve çevremizi temiz tutalım.